Amerika’nın savaş zamanı yaşayan Elisa adında yalnız ve dilsiz bir kadın. Kendi halinde, sessizlik ve değişmeyen bir hayat. Elisa, devlet laboratuvarında temizlik görevlisi olarak çalışır. Günlük rutin işini tamamladıktan sonra kendi halinde yaşantısına döner. Elisa duyguları yüksek olan bir bayan ancak yalnızlığı seçmiştir. Çok güvendiği Zelda adında bir dostu vardır. Beraber devlet laboratuvarında temizlik görevlisi olarak çalışırlar. Devlet laboratuvarları yüksek güvenlik timleriyle kaplıdır. Birçok şey yasak ve sıkı denetim altındadır.
Elisa yakın dostu Zelda ile mesaisine devam ederken, devletin büyük bir sırrı ile karşı karşıya kalırlar. Sıkı güvenliğin sağlandığı laboratuvarda bir yaratık üretilmektedir. Bu yaratık üretiminin sonunda hem suda hem karada yaşayacaktır. Elisa laboratuvarda gördüğü yaratığı düşünmeye başlar ve onu oradan kurtarmak ister. Üzerinde acımasız deneyler yapılmasına müsade etmek istemez. Bir zaman sonra deneyler sonucu insansı yaratığa dönüşecek olan yaratık için harekete geçmeye kararlıdır.
Elisa, henüz bebek iken deniz kenarında bulunmuştur ve boynunda yaralar olmasından dolayı konuşamaz. Bu yüzden dilsizdir. Kendisinin diğer insanlara göre daha arka planda kaldığını ve normal insanlara göre farklı olduğunu bilmektedir. Engelli yaşamanın vermiş olduğu o derin yarayı hep taşır. Yakın arkadaşı Zelda’da onun gibi toplumda dışlanan bir siyahidir. Zelda ve Elisa’nın yine toplumda değer görmeyen ve dışlanan Giles adında bir eşcinsel arkadaşı da vardır. Elisa laboratuvarda üretilmeye çalışılan insansı yaratığın da çektiği acıları bu zamana kadar yaşadığı acılarla eşleştirmektedir. Elisa yaratığı kurtarmakta kararlıdır ve zaman içinde yaratığa içsel bir aşk duyacaktır.
Deney malzemesi haline gelen yaratığa ve git gide duyduğu aşka engel olamayan Elisa, arkadaşları ile yaşadığı aşkı korumaya ve arkadaşları ile birlikte aşık olduğu insani yaratık su adamını kurtarmaya kararlıdır.
Elisa gizli gizli laboratuvarda bulunan yaratığı ziyaret etmeye başlar. Zelda Elisa’yı birkaç kez ziyaret sırasında yakalamış ve onu odadan çıkartarak saklamaya çalışmıştır. Ama Elisa aşık olduğu yaratığı oradan çıkarmaya kararlıdır. Bu sırada General Frank Hoyt, deneylerde incelenerek daha sonra yaratığın öldürülmesini emreder. Bunu duyan Elisa hemen bir plan yaparak onu kaçırmalıdır. Arkadaşı Zelda ve Giles’de onu bu kaçırmada yardımcı olacakdır. Elisa laboratuvardan yaratığı kaçırır onu evine götürür. Hoffistetler’in yapmış olduğu kimyasalları küvete dökerek yaratığı oraya yatırır. Elisa bir müddet yaratığı kendi evinde tutacak ve ona git gide daha da bağlanacaktır. Yaratığın okyanusa ulaşmasını sağlayabilmek için onu bir kanala bırakmaya karar verir. Kaçırılan yaratığın bulunması için Strickland sıkı bir denetim başlatır. Elisa ve Zelda’da sorguya alınır ancak birinin dilsiz birinin siyahi olmasından dolayı çok itibar görmezler ve suçsuz olduklarına karar verilerek serbest bırakılırlar. Elisa ve Zelda sorguda iken yaratığa Giles bakmaktadır. Ancak Giles yorgun düşer ve uyuya kalır. Yaratık küvetten çıkarak kediyi yakalar ve yemeye başlar. Bunu göre Giles müdahale etmek ister ancak yaratık Gilesi yaralar ve kaçar. Elisa eve geldiğinde insani yaratığın kaçtığını görür ve onu bulmak için sokağa çıkar. Bir sinema salonunda yaratığı bulur ve eve geri götürür. Elisa olanları yaratığa anlattığı için Giles’e karşı büyük bir acı hisseder ve ondan yara aldığı kolunu ve saçlarını tutarak özür diler. Giles sabah kalktığında mucize birşey yaşanır. Kolundaki yara izi geçmiş ve kopan saçları yerine gelmiştir. Elisa o gece yaratığın yanında yatar ve onunla birlikte olur.
Kısa bir süre sonra Elisa ve Zelda’nın yaratığı kaçırdığı öğrenilir. Elisa insani yaratığı artık kanala atmak ve okyanusa kavuşturmak ister. O sırada Zelda’nın evini Strickland basar ve tehdit ederek Elisa ve yaratığın yerini öğrenmeye çalışır. Elisa ve yaratık kanala geldikleri sırada Strickland onları yakalar ve Elisa ve yaratığı vurur. Yaratık vurulmanın etkisiyle ayağa kalkarak kendi yarasını yok eder ve Strickland’ı öldürür. Elisa’nın yaralarını iyileştirerek ve bebekliğinde yara aldığı boynundaki yaraları solungaçlara çevirir. İnsani yaratık ve artık onun gibi solungaçlara sahip olan Elisa’yı kanala bırakarak okyanusa kavuşur.
Yönetmenliğini Gulillermo Del Toro’nun üstlendiği ve senaryosunun Del Toro ve Vanessa Taylor tarafından yazılan film, Oscar’a dört ödülle damga vurmuştur. En iyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Prodüksiyon Tasarımı ve En İyi Film Müziği ödüllerini kazanmıştır. Romantik -Fantastik bir film olan, The Shape Of The Water – Suyun Sesi Amerikan yapımı bir filmdir. Bir çok ülkede The shape Of Water – Suyun Sesi filmi, Aşkın Gücü adıyla gösterime girmiştir.7 dalda aday olarak 75. Altın Küre Ödüllerini kazanmıştır. En İyi Müzik, En İyi Yönetmen Altın Küre ödülüne laik görülmüştür. Ayrıca Criticis Choice Ödüllerinde de 14 adaylıkla film kendinden söz ettirmiş ve The shape Of The Water – Suyun Sesi filmi En İyi Film ve Yönetmen ödülünü kazanmıştır.Eleştirmenlerin Seçimi Ödüllerinde bu dalda 14 adaylıkla ödül alması filmin kalitesini bir kez daha ortaya koymuştur.
Filmin sonunda engelli veya engelsiz, siyahi veya beyaz, insan veya hayvan veya yaratık hiçbir önyargının ne kadar önemsiz olduğunu ve kalıpların ne kadar anlamsız olduğunu vurgulayan ve bunu bir başyapıt olarak tüm dünyaya izlettiren bu filmin gücünü ve önemini görmüş oluyoruz.
Venedik Film Festivaline katılmış ve burada Altın Aslan Ödülünü kazanmıştır.
Filmin başrol oyuncusu Sally Hawkins’dir. Filmin diğer oyuncuları, Doug Jones, Michael Shannon, Octavia Spencer, Richard Jenkins, Michael Stuhlbarg, Lauren Lee Smith, David Hewlett, Nick Searcy, Martin Roach, Morgan Kelly, Nigel Bennett, John Kapelos, Stewart Arnott, Allegra Fulton, Wendy Lyon ve Dan Lett’dir.
