Sinema Haberleri

6 Mühür Özelliği ile Tarantino Sineması

‘’Sinemanın dahi çocuğu’’ tanımlamasına belki de en yakışan yönetmenlerden biri olan Quentin Tarantino ismine, sinemayla birazcık ilgili olan herkes aşinadır diye düşünüyorum. Çektiği her filmde kendine has bir kaç özellik barındıran Tarantino, Hollywood’un en benzersiz yönetmenlerinin başında geliyor. Gerek filmlerinde barındırdığı şiirsel ve abartılı şiddet sahneleri, gerek yazdığı mükemmel diyaloglardan güç olarak oluşturduğu dinamik senaryolar, gerek müthiş soundtrack seçimleri…
Rezervuar Köpekleri gibi bir film ile Hollywood’a adım atan Tarantino ardından yazıp yönettiği Pulp Fiction ile henüz 2. filminde efsane statüsüne ulaşmıştı. Sonrasında Kill Bill’ler, Django’lar, Inglourious Basterds’lar derken müthiş filmlere imza atan yönetmenin alamet-i farikası bir kaç mühür özelliği var . Pekii henüz yönetmenlik kariyeri bitmemiş bu yaşayan efsanenin çektiği filmlerde en imza özellikleri nedir? 6 mühür özelliği ile Tarantino sinemasına kısa bir bakış atalım. Keyifli okumalar.

Şiirsel Şiddet

Tarantino denince akla gelen ilk unsurlardan bir tanesi elbette kan ve şiddet. Uzakdoğu kültüründen çokça etkilenen yönetmen neredeyse hemen hemen her filminde şiirsel ve abartılı bir şiddet kullanımı ortaya koymuştur. Bir noktaya kadar ‘patladı patlayacak, bir şeyler olacak bu filmde’ şeklinde ilerleyen hikayeleri, sonunda ulaştığı tatmin edici, abartılı ve görsel olarak göze hoş gelen şiirsel bir şiddetle sonlanır. Hemen hemen her filminde kullandığı bu abartılı şiddet kullanımı, sinematografik bağlamda da izleyiciye göz banyosu yaptırabilecek kadar kalitelidir. Bu göze hoş gelen abartılı şiddet kullanımının en bariz örneği olarak Kill Bill ve Django verilebilir. Silahlar patlar, kollar kafalar kesilir ve iyi karakterler kötü karakterleri kan banyosunda öldürür. Eğer izlediğiniz bir film bu şekilde bitiyorsa muhtemelen bir Tarantino filmidir.

Bir Acayip Kurgu

Daha sonra İngiliz yönetmen Guy Ritchie’nin de bol bol kullanacağı başı sonu bir garip, amacı olmayan senaryo kavramı, Tarantino’nun en mühür ve ustalık imzası olarak gösterilebilir. Pulp Fiction’da mükemmel bir örneğini görebileceğimiz bu kurgu şeklinde, senaryoda seyircinin bağlanacağı unsurların çok bir önemi yoktur. Birbirinden bağımsız 7 hikayeden oluşan Pulp Fiction, bir restoran soyma sahnesiyle başlar ve devamını izlemeyiz. İzlediğimiz filmde o restorant sahnesiyle alakalı hiçbir sahne göremeyiz ancak filmin sonuna doğru kahramanlarımız rastgele bir restorana otururlar, sipariş verirler ve bir anda filmin başında soyulmaya kalkışılan restoran içerisinde olduklarını farkederiz. Kendi filmlerini yazan Tarantino daha sonra bu kurgu şeklini farklı şekillerde ortaya koymuştur. Gerçek olaylardan esinlendiği filmlerinde dahi bu dinamik kurgu şeklinden faydalanmıştır. 2. Dünya Savaşı sırasında geçen Inglourious Basterds filminde, Nazi propagandası için tüm subayları ile beraber bir sinemaya gelen Hitller’i salon içerisinde yakmış ya da başka bir filminde, gerçek hayatta cinayete kurban giden Sharon Tate’in hikayesini farklı bir şekilde sonlandırmıştır. Tarantino filmlerinin uzun ancak sıkıcılıktan uzak olmasının belki de yegane sebebi, bu dinamik kurgu şeklidir.

İkili Diyaloglar

Tarantino’nun senaryo yazma konusundaki becerisi malumunuz. Ancak bu becerinin asıl kaynağı, yazdığı senaryonun içerisindeki mükemmel ikili diyaloglar oldu her zaman. Senaryo yazımının en temel ve en zor unsurlarından bir tanesi diyalog yazımıdır. Dikkat çekici ve incelikli diyalog yazmak her yönetmenin hatta her senaristin becerebildiği bir unsur değildir. Tarantino, dikkat çekici ve incelikli diyalog yazmanın yanında senaryo içerisine yerleştirdiği biraz absürt ve zekice diyaloglarla ön plana çıkan bir yönetmen oldu her zaman. Pulp Fiction’daki araba içerisindeki diyaloglar ya da hemen aşağıda görebileceğiniz, Inglourious Basterds’daki mükemmel pub sahnesi bunlara örnek olarak gösterilebilir. Inglourious Basterds’da, Alman Subayı rolü yapan ancak gerçekte bir İngiliz Ajanı olan karakter, işaret orta ve yüzük parmağını kaldırarak 3 viski sipariş eder. Alman’ların 3 rakamını bu şekilde ifade etmediklerini bilen ve hemen karşısında oturan Alman Subayı, karşısında bir casus olduğunu o anda anlar. Ancak Tarantino, bu sahneyi hemen nihayete kavuşturmaz. Gerilimi, sahnenin ilerleyen bir kaç dakikasında yalnızca repliklerle vererek seyirciyi germeye çalışır. İçki içip kart oyunu oynayan askerler bir anda birbirlerini silah doğrultmaya başlar ve ortalık kan gölüne döner.  Bu bar sahnesi zekice diyalogları, gerilimli replikleri ve aniden başlayan şiddet anlarıyla beraber baştan aşağı bir Tarantino sahnesine mükemmel bir örnek teşkil eder. 

Mükemmel ikililer


Tarantino’nun hemen hemen her filminde kullandığı ve vazgeçemediği unsurlardan biri de, aralarında mükemmel bir sinerji olan ikililer oldu her zaman. Duo kavramını kendisinden iyi kullanan bir yönetmenin olmadığı Hollywood’un yazılı olmayan kuralları arasında gösterilebilir hatta. Pulp Fiction, neredeyse her kısmında mükemmel ikililere sahip olarak ilerler. Jon Travolta’nın canlandırdığı Vincent Vega ve Samuel L. Jakcson’ın canlandırdığı Jules Winnfield ile başlayan film, ilerleyen dakilarında Travolta’nın yanına Uma Thurman’ı koyar, aynı filmde başka bir hikayesi olan ve mafya babasından kaçan Bruce Wills’in yanına Amanda Plummer’ı yerleştirir ve bu ikillere yazdığı eğlenceli diyaloglarla Tarantino filmlerini, dinamik bir şekilde ilerletir. Pulp Fiction örneği bir yana, geçtiğimiz yıl vizyona giren Once Upon a Time… in Hollywood filminde kullandığı mükemmel ikilisi Brad Pitt ve Leonarda Dicaprio’dur. Bu filmdeki rolüyle en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü kazanan Brad Pitt, binevi Tarantino ve onun mükemmel ikili fetişi sebebiyle kariyerinde ilk kez Oscar’ı kazanabilmiştir.


Soundtrack Seçimleri

Neredeyse her filminde bambaşka bir tema işleyen Tarantino, farklı temalara sahip her filmi için müthiş müzikler seçebilen bir yönetmen. 2. Dünya Savaşı’nda Nazi askerlerini avlayan bir grubun mücadelesini anlatan bir film ya da Amerikan Bağımsızlık mücadelesi zamanlarında köle tacirlerinin elinden kaçıp karısını kurtarmaya çalışan bir adamın hikayesi olsun, konudan bağımsız ve filmlerin temasına uygun müzik seçimleri, sinema endüstrisine Tarantino tarzı olarak yerleşmiş filmlerini bir tık üste taşıyabiliyor. Bu konuda Kill Bill müthiş bir örnek teşkil ediyor. Düğününde, eski sevgilisi ve eski sevgilisinin suikastçileri tarafından katledilen gelinin hikayesini anlattığı ünlü 2 serilik film serisi Kill Bill’i, baştan aşağı müthiş müziklerle donatmıştır. Daha sonra 2 vol. 1 ve vol. 2 olarak bu filmin müziklerini ayrı ayrı piyasaya sürmüştür.

Ayak fetişi, bagajdan çekimler ve Meksika Açmazı

Tarantino gibi manyak bir adamın garip takıntıları olması kadar normal bir şey olamaz, değil mi? Hemen hemen her filminde kullandığı bu garip takıntıları, Tarantino severler için artık çok olağan karşılanıyor. Kendisinin bir ayak fetişi olduğu söylenir zira her filminde bir bir çift ayak göstermeden o filmi bitiremez. Her filminde bir bagaj açma sahnesi bizleri selamlar ve üç kişinin birbirine silah doğrulttuğu Meksika Açmazını mükemmel kullanır.



İlişkili İçerik
Sinema Haberleri

Bradley Cooper'ın başrolünde yer aldığı ve yönettiği Maestro'dan ilk görseller yayınlandı

A star is a born ile ilk yönetmenlik deneyimine imza atan Bradley Cooper, yeni filmi Maestro ile…
Devamını Oku
Sinema Haberleri

Ata Demirer'in yeni filmi Bursa Bülbülü'nün çekimleri başladı

Ata Demirer’in senaryosunu kaleme alıp başrolünde yer alacağı Bursa Bülbülü’nün…
Devamını Oku
Sinema Haberleri

Idris Elba'lı Beast Filmi Geliyor!

Ünlü oyuncu Idris Elba’nın başrolünde yer aldığı, Güney Afrika savanalarında bir…
Devamını Oku

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir