Sinema Haberleri

The Tree Of Life – Hayat Ağacı

Varoluşu sorgulayan ve hipnotik sinema diliyle anlatan ruhani ve incilden beslenen bir başyapıt. Bir çok farklı alanda farklı bakış açılarıyla yorumlanan film, Cannes Film Festivali Altın Palmiye ödülüyle taçlandırmıştır. Brien ailesi incil öğretilerinden beslenen ve yaşayan bir aileydi. Anne Mrs. O’Brien insanların kalplerinin hayatı boyunca iki ayrı şekilde attığını, biz hangi kalp atışını kullanmak istersek onu seçtiğimizden bahsediyor. Kalp atışımız kaderimizi belirleyecektir. O’Brien İncil ile beslenerek inayetin yolunu seçmiş bir anneydi. 3 çocuğu ve eşi ile sakin bir hayatı vardı. Eşi ise, doğanın yolunu seçen ve doğayla huzur bulan bir babaydı. Karı-Koca kendilerine belirlemiş oldukları kurallar doğrultusunda yaşayarak çocuklarını da bu yönde hayat sürdürmeye alıştırdıkları ve zorluklara göğüs gerebilmeyi göstermeyi hedeflemişlerdir.

Baba Malick, doğa mekanizmasıyla yaşayarak güçlü olan hayatta kalır felsefesiyle ayakta durmaya çalışan ve bunu çocuklarına aşılamaya çalışmaktadır. Baba Malick, çocukluğundan bu yana büyük bir müzisyen olma hayaliyle yaşamış ancak aile ve dış etkenler onu bu hayalinden vazgeçirmiş ve alıkoymuştur. Kapitalist sistemin köleleri olduğunu düşündüğü için ve bu yolda olmak istemediği için doğa ile yaşamayı ve doğa yasalarına uyarak yaşamanın daha doğru olacağını düşünmüştür. Nitekim, çalıştığı iş yerinde pazar günlerini bile işine adayan bir çalışan iken, kapıya konulmaktan kendisini alamıyor. Buda bir kez daha Malick’e kapitalist sistemin varlığını hatırlatıyor. Malick, bu acıları ve çıkmazları yaşadığı için çocuklarının bu yönde yetişmesini istemiyor ve bunun için büyük çaba sarfediyor.Onların köle gibi değil efendi gibi yaşaması için elinden geleni yapacaktır. Büyük oğlu Jack’e Malick son derece önemli ve efendi olabilmenin yolu olan öğütler veriyor. Asla iyi niyetli düşünmemesini, her düşüncenin altında kendisine yapılanı unutmamasını, hiç kimsenin ona ne yapması gerektiğini söylememesini, başarılı olmak istiyorlarsa kendi düşüncelerini ön plana çıkarmaları gerektiğini vurguluyor.Vermiş olduğu öğütlerin yanı sıra çocuklarına çok sert davranıyor ve cezalar veriyor. Kurallara uyulmadığı zaman evin bahçesinde onlara görevler vererek sorumluluk bilincini yerine getirmeye çalışıyor. Çocuklarının büyüdükleri zaman ayakta kalabilmeleri için sorumlukları yerine getirmeleri gerektiğini düşünüyor. Eğitimin baba Malick için çok önemli olduğunu, bu eğitim için bile çocuklarına kötü davrandığını, sevgisini göstermediğini görüyoruz. Onların en doğru seçilde doğanın yolundan yürümelerini istiyor.

Mrs. O’Brien ise inayetin yolunda yürüyen bir kadın bir anneydi. Kilisede uzun uzun kalan Mrs. O’Brien vaaz sahnelerinde Eyüp’ü dinlemektedir. Eyüp İncil’de yer alıyordu. Eyüp’ün hikayesi Mrs. O’Brien’i derinden etkiliyordu. Kutsal kitaptaki anlatıma göre, Eyüp Tanrı’nın en sevdiği kuluydu. Kusursuz olarak yaratıldığı düşünülen bir kuldu.  Çok mutlu ve varlıklıydı. Ama bir gün, sahip olduğu tüm hayvanlarını kaybetti. Ardından çocuklarını kaybetti ve Eyüp büyük bir hastalığa yakalandı. Eyüp tüm acılara göğüs gerdi. Hiç isyan etmedi. Filmde bu kesite ayrı bir özen gösterilmiştir. Mrs. O’Brien’de kendisinin bir sınava tabi tutulduğunu, inayet yolundan ayrılmayacağını anlıyor. Nitekim Mrs. O’Brien ortanca oğlunu kaybediyor ve eşi işinden kovuluyor. Daha sonra yaşadıkları yerden ayrılmak zorunda kalıyorlar. Mr. O’Brien isyan etmiyor. Ne gelirse başına inayete inandığını ve sınav olduğunu düşünerek yaşamayı kabul ediyor. Hatta sevilmemeyi, hakareti ve yara almayı kabulleniyor. İnayetten ve Tanrı’dan ne gelirse kabul edeceğini vurguluyor. Çünkü İncil ile yaşamayı, inanmayı ve inanarak yaşamayı seçmişti. Biliyordu ki başına ne gelirse gelsin mutlaka ama mutlaka sonunda mutlu olacağına asla hüsranla sonuçlanmayacağına inanıyordu. O yüzden Tanrı’dan ne gelirse gelsin kendisinin yaşadığı her şeye açık olacağını biliyordu. Oğlunu kaybettiği gibi her ne kadar Tanrı’dan ne gelirse gelsin kabulumdür demesine rağmen, yaşamış olduğu büyük acıdan dolayı ‘Tanrım Neden’ diye yakarışlarına şahit oluyoruz ve Eyüp’ün metanetini ve teslim oluşunu Mrs. O’Brien’de göremiyoruz. Her ne kadar Amerika’nın 1950′ li yıllarında yaşamış muhazafakar aile olarak görülse bile İncil’de yer alan Eyüp gibi metanetli bir duruş bekleyemiyoruz.

Mrs. O’Brien bir anne olarak çocuklarına sevmeyi, saygı duymayı, inançlı olmayı öğretiyordu. Sevmeden yaşanamayacağını, kader denilen yazgının bir şekilde onları bulacağını ve ne olursa olsun inancın yolundan giderlerse yaşadıkları acıların bir gün son bularak mutluluğa yürüyeceğini gösterirdi. Çünkü bu yol önemli bir yoldu, ve çocuklarının da insanları sevmeyi onlara saygı duymayı ve iyi bireyler olarak yetişmesini istediğini görüyorduk.

Ailenin büyük oğlu Jack, yetişkin olduktan sonra babası gibi doğayı kabul etmiştir. Babasından sevgi görememesini, babasının ona sert ve soğuk davranmasını annesi Mrs. O’Brien’den bilmiş ve annesine karşı içten içe bir kırgınlığı oluşmuştu. Yine de babası gibi yaşamak istiyordu ve doğayı seçmişti. Aslında çocukluğunda bu seçimi yapmıştı. Havuzda yüzdükleri sırada kendisi gibi küçük bir çocuğun havuzda boğulması ve tüm müdahalelere rağmen babasının onu kurtarmaması onu bu doğa yoluna itmişti. Tanrı’yı bir çocuğu öldürmekle suçluyordu. Annesi Mrs. O’Brien bu duruma üzülüyor ve bunun da bir sınınma olduğunu düşünüyordu. Jack, babasının kendisine verdiği öğüt ve eğitimler sonucu nasıl mücadele etmesi gerektiğini biliyor. Doğaya ve insanlara karşı iyi olmamayı seçtiği için ayakta kaldığını ve başarılı olduğunu düşünüyor. Kendi işini kurmuştur ve babasının dediği gibi bunu babasının vermiş olduğu eğitim ile başardığını düşünmektedir. Zaman geçtikçe doğanın kendisini mutlu ettiğini ve onunda doğayı mutlu etmesi gerektiğini düşünüyordu. Jack, yüksek mevkilere gelebilmek için çok uğraştı, kırdı, üzdü, yaraladı. İnsanı değerlerini kaybetti ve sonunda Tanrı’yı kaybetti. Yaş aldıkça ve hayatta birçok şeye sahip olmaya başladıkça, hayattan zevk almamaya başladı, yaşlandıkça yaptığı seçimleri sorgulamaya başladı. Babası da doğayı seçmişti ama doğayı seçmek Tanrı’ya yüz çevirmek değildi. Jack, doğayı seçince Tanrı’dan uzaklaştı ve iyi olmak istemedi. Yalnız kaldı.

Yönetmen, filmin sonuna doğru semboller ile öteki taraf diye nitelendirdiği bölümü çok yalın bir şekilde anlatıyor. Jack bir asansörün içinde yukarı doğru çıkıyor. Yoğun bakım odasındaki sesleri asansörün içinden duyuyoruz. Bu oldukça metaforik bir anlatım. Jack ölen kardeşine seslenmeye başlıyor. Jack öldü. Öldüğü kardeşine kavuşabilmenin hayalini yaşıyor. Jack genç bir kızı takip ederken, çölün ortasında buluyor kendini ve kırık dökük bir kapının önünde buluyor. Bu genç kız öteki tarafa götüren bir melek olmalı. Melek ‘Beni Takip Et’ demesiyle yol gösterici olduğunu anlıyoruz. Fimde, gökyüzüne yükselen bir merdivende görüyoruz. Jack’in bu merdivenlerden ağır ağır çıkması nihai bir yolculuğu anlatıyor. Bir kapıdan girerek karanlığa dalar. Jack bilinmezliğe doğru gittiğini görür. Kapısı aralık bırakılan bir diğer kapıdan çıktığımızda ölen ve dirilen insanların toplandığı bir sahili görüyoruz. Aslında yönetmenin öteki tarafı bir sahil olarak anlatması çok anlamlı Yeniden doğumu simgeler gibi. Jack, kardeşi ve anne babasıyla kavuşuyor. Annesi ölen oğluna sarıldıktan sonra Tanrı’ya (Onu sana veriyorum) demesiyle bir kez daha ayrılıyor. Anne Mrs. O’Brien tek başına arınma yerinden ebediyete yapılan son yolculuğuna mis gibi kokan çiçeklerin arasında cennete ulaştığını görüyoruz.

İlişkili İçerik
Sinema Haberleri

Bradley Cooper'ın başrolünde yer aldığı ve yönettiği Maestro'dan ilk görseller yayınlandı

A star is a born ile ilk yönetmenlik deneyimine imza atan Bradley Cooper, yeni filmi Maestro ile…
Devamını Oku
Sinema Haberleri

Ata Demirer'in yeni filmi Bursa Bülbülü'nün çekimleri başladı

Ata Demirer’in senaryosunu kaleme alıp başrolünde yer alacağı Bursa Bülbülü’nün…
Devamını Oku
Sinema Haberleri

Idris Elba'lı Beast Filmi Geliyor!

Ünlü oyuncu Idris Elba’nın başrolünde yer aldığı, Güney Afrika savanalarında bir…
Devamını Oku

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir