Oyunculuk Dünyası

Seyfi Dursunoğlu Nam-ı Değer Huysuz Virjin

1 Ekim 1932 yılında Trabzon ilinde doğmuştur. Ailesiyle birlikte Yenicuma Mahallesinde yaşadı. Çok kalabalık bir ailede yaşadı. 6 kardeşlerdi. Evlerinde yardımcıları, aşçıları hatta lalaları bile vardı. Evin en üst katı Seyfi Dursunoğlu için ayrılmıştı. Ev kalabalık olmasına rağmen Seyfi Dursunoğlu yalnızlığı çok severdi ve mümkün olduğunca kalabalıktan uzak dururdu. 7 amcası vardı. Bayramlarda evleri çok kalabalık olurdu. Bayramlarda çocukluğunu yaşardı ama yine de yalnız kalıp odasına çekilmeyi tercih ederdi. Kalabalık ortamlarda bile kendisini yalnız hissederdi. Babası çok mutaassıp biriydi. Çok karışık, çok yazar çok çizerdi. Üzerindeki bu baskıyı hisseder ve bu baskı sonucunda rahat konuşamazdı. Çocukluğundan beri içinde bir sanatçı olma hayali vardı. Babasının mutaassıp olmasından dolayı bunu hiç dile getiremezdi. Ama evdeki halının bördüründe yürüyerek çiftetelli oynamasını çok severdi. Babası bunu birkaç kez hissetmiş ve bu fikre şiddetle müsade etmemişti. 35 yaşına kadar ailesiyle birlikte aynı evi paylaşmış ve yaşadığı baskı dolu ve kalabalık yalnızlıktan sıkıştığı hayatına nokta koyup evden ayrılma kararı almıştır.

Haydarpaşa Lisesi’nden mezun olduktan sonra, İngiliz Fololoji bölümünü kazandı ve eğitimini sürdürmeye başladı. Ancak bu eğitimi yarıda bırakarak, Sosyal Sigortalar Kurumu’n da işe başladı. Babası iflas ettikten sonra askerlik görevini tamamlamak için askere gitmiş ve yedek subay olarak tamamlamıştır. Daha sonra memurluk işine geri dönmüş ve 18 yıl SSK’da memur olarak çalışmıştır.

Memurluk hayatında çok zorluklar çektiğini yeri geldiği zaman faturalarını bile ödeyemediğini, aslında o dönemin memurluk hayatını yaşadığını ama Allah’ın sevgili kulu olduğunu her zaman dile getirmiştir. Memurluk hayatında öğle saatlerinde arkadaşlarıyla birlikte bir yere toplanır ve arkadaşlarını güldürür eğlendirirdi. Daha sonra bu yeteneğini sahnelere taşımak istedi. Para kazanması gerekiyordu. Birçok insanı eğlendirebiliyorum, sahne de insanları eğlendirebilirim diye düşünmüştü. Tesadüflerin ve yeteneğinin etkisiyle ilkten küçük sahnelere çıkmaya başladı. Bu gibi küçük sahnelerin olduğu mekanlarda insanları eğlendirmeyi başarınca, Beylerbeyi Kültür Cemiyeti’n den teklif aldı ve burada gece sahneye çıkmaya başladı. Sahneye çıktığı zaman ilk olarak ceket ve pantolonla çıkar geceyi takdim ederdi. Arkasından içeri girer ve fasıl ekibiyle şarkı söylemeye başlardı. Daha sonra meddah olurdu. En son ise çıkıp kanto yapardı. Buradaki eğlencesini tamamladıktan sonra Ermeni tiyatrosunda Hamlet’i Ermeni şivesiyle oynardı. Oynadığım oyunlarda da sahnede seyircileri güldürürdü. Şovmen olmayı çok severdi ama şovmen ona göre hem oyun oynamalıydı, hem dans etmeliydi, hem şarkı söylemeliydi. Şovmen mesleğinin getirdiği her şeyi yapmalıydı. Eğer şarkı söylemeyi bilmiyorsa bir şovmen asla şovmen olamazdı. Ancak komedyen olabilirdi. Seyfi Dursunoğlu, şovmenliğin bir sanat dalı olduğunu her fırsatta dile getirirdi.

Seyfi Dursunoğlu, daha sonra yaptığı şovmenliği daha da ilerleterek kendi şovunu yapmaya başladı ve Huysuz Virjin’i sahneye çıkardı. Gündüzleri, erkek geceleri kadın kılığına girerek şovunu yapmaya başladı. Seyfi Dursunoğlu iki farklı kişiliğe bürünmüştü. Gündüzleri beyefendi, kibar, naif yaşıyor, geceleri Huysuz Virjin kimliğine bürünüp, ağzı bozuk, edepsiz ve sivri dilli oluyordu. Bu iki zıt kişilik birbiriyle çok sıkı dost olmuştu. Memurluk hayatında kazanamadığı parayı, sivri dilli Huysuz Virjin karakteriyle kazanmaya başlamıştı. Tek istediği bir evinin olmasıydı. Çok iyi para kazanamıyordu ama birikim yaparsa bir evi olabilirdi. Camiada onu tanıyanlar adını cimri koymuşlardı. Ama Seyfi Dursunoğlu’nun tek istediği, bir evinin olması ve yaşlılığında zorluk çekmemesiydi. Bir memur çalışanı olarak da yaşadığı hayatını, kazandığı parayı gıdım gıdım harcayarak birikim sağlamış ve bir ev alabilmişti. Artık bir evi olan cimri bir adamdı. Ama hayallerinin birine kavuşmuş olmuştu.

Kendi dünyasında yarattığı ve gece sahneye çıkarttığı Huysuz Virjin,Seyfi Dursunoğlu’na göre huysuz ve tahammülsüz bir kadındı. Erkek gibi bir kadın olmayı seviyordu. Çirkindi. Ama çirkinliğini görmeye tahammülü yoktu. Huysuz her zaman güzeldi. Biraz makyaj yapıp güzel giyinince dünyanın en güzel kadınıydı. Boyanınca bile güzel olmayan bu kadını herkes sevmeye başlamıştı. Dobraydı ama bir yuvada kuramamıştı. 80 yaşına kadar Seyfi Dursunoğlu ile birlikte çalışmayı da kabul etmişti. Huysuz’u çok seviyordu. Huysuz onun yol arkadaşıydı.

80 yaşında hala sahnelere devam eden Seyfi Dursunoğlu (Huysuz Virjin) sağlığına çok dikkat ettiğini ve sahneleri çok sevdiğini, hiç et yemediğini, kızartmadan uzak durduğunu, sebze yemeklerini çok sevdiğini ve mümkün oldukça sebze ağırlıklı beslendiğini, alkol düşkünlüğünün hiç olmadığını, dikkatli ve sağlıklı yaşamaya gayret gösterdiğini ve hala sahnelerde sağlıklı bir şekilde sahne alabildiğini söylemiştir.

İlk sahne deneyimini aslında Öztürk Serengil’in programında yaşamıştır. Ülkenin tek kanallı döneminde, TRT döneminde. TRT ekranlarına çıkınca tüm Türkiye hemen hemen onu tanımıştı. Programdan sonra Huysuz Virjin karakteriyle fuar fuar gezmeye ve gazinolarda çıkmaya başlamıştır. Öztürk Serengil Huysuz Virjin’in tanınmasında büyük destek sağlamıştır.

TRT bir zaman sonra ‘Kadın kılığında erkek görmek istemiyoruz’ diyerek yasak koymuş ve Huysuz Virjin ile çalışmasını sona erdirmiştir. TRT ile hiçbir sorun yaşamadığını ama yasak geldiyse buna saygı duymak gerektiğini ve kanaldan ayrıldığını belirtmiştir.

40 yıllık sanat hayatının onu her yönde etkilediğini, TRT’den ayrıldıktan sonra uzun süre düşündüğünü ve üzüldüğünü ancak bu üzülmenin para kazanmak ya da televizyona çıkamamak olmadığını, şov yapabilmenin çok önemli olduğunu vurgulamıştır. Seyfi Dursunoğlu olarak kendisini methetmeyi hiç sevmedi. Ama Huysuz Virjin olarak methetmekten çok hoşlanırdı. Sivri diliyle kendisini methetmeyi severdi. Uzun süre sahnede kalarak şov yapabilmek, insanları güldürübilmek, hem sivri dilli olup hemde karşısındakini kırmamak önemli bir meseleydi. Herkesi güldürebilmenin yanında kimi zaman hüzünlendirmeyi de bilmek gerekirdi. RTÜK olarak bunun anlaşılamamış olması onu üzmüştü. 80 yaşından sonra para kazanmanın çokta önemli olmadığını biliyordu.

Huysuz karakteriyle sahneye çıkmayı her zaman çok sevdiğini eğer Seyfi Dursunoğlu olarak çıksaydı bu kadar mutlu olamayacağını, huysuzun çirkin ama makyaj yapmasını seven bir kadın olduğunu yaşı geçmiş kart ama hala evlenmek isteğiyle dolu olduğunu onunla geçirdiği vakitin çok daha değerli olduğunu söylemiştir. Bu yüzden Huysuz Virjin ona her zaman çok daha yakın gelmiştir. Seyirciyle bütünleşmiştir. Seyirciden önce kuliste garsona, patrona, çalışana saldırmayı sevmiştir. Onu bu halinde tanıyanlarda kızmadan, bıkmadan, usanmadan onu kabul etmiştir. Huysuz Virjin’in hem kulis arkasında hem de seyirci önünde nazı her zaman geçmiştir. Ama Seyfi Dursunoğlu naifti, kibardı, sessizdi, sakindi. Onun nazı olmazdı, onun ağzı bozuk olamazdı, o güldürürdü ama Huysuz gibi huysuz olamazdı. 40 sene Huysuz Virjin ile birçok fuara, turneye, gazino eğlencesine katıldı. İnsanları güldürmekten büyük keyif aldı. Huysuz Virjin’in çok arkadaşı oldu. Ama Seyfi Dursunoğlu yalnızdı. Seyfi Dursunoğlu spordan hiç bahsetmezdi. Sporu severdi ama fanatik çok insan olduğu için tartışmaya girmek istemezdi. Yine hayatında kendisine karşı aldığı kararlar vardı. Kimsenin yanında siyasetten bahsetmezdi. Dinden bahsetmezdi. Dünyayı severdi ve yalnız sessiz ve sakin bir hayat yaşamayı seçerdi. Huysuz ile çok inatlaşırdı. Ama iki iyi dosttu.

Seyfi Dursunoğlu,17 Temmuz 2020 tarihide vefat etmiştir. Koah hastalığı nedeniyle hastaneye kaldırılan ve daha sonra zatürre teşhisiyle 15 gündür yoğun bakımda tedavi altına alınan sanatçı  87 yaşında vefat etmiştir.

Seyfi Dursunoğlu, ölmeden önce vasiyetinde, evini ve bankadaki parasını ‘Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağışladığını, ayrıca öldükten sonra öğrencilere kadavra olarak bedenini bağışladığını belirtmiş ancak yazılı bir beyan olmadığı için kadavra olarak incelemeye alınmamıştır. Cenaze ve defin işlemlerinin ÇYDD tarafndan yürütülmesini istemiştir.

Biz, Huysuz Virjin’i (Seyfi Dursunoğlu’nu) ‘Çaştara Çaştara’ parçasıyla sahneye koşarken ve Katina’sıyla, elinde makasıyla çok sevmiştik. Hep seveceğiz ve zekasıyla, şakalarıyla, naifliğiyle, marifetleriyle hep anıp seveceğiz.

Katina’nın elinde makası

Biçemez ah biçemez

Biçmesini bilmez yavrum gülüm katina’m

Getir biçeyim, getir biçeyim

Katina’nın elinde makina

Dikemez ah dikemez

Dikmesini bilmez yavrum gülüm katina’m

Getir dikeyim, getir dikeyim.

Katina’nın masasında rakısı

İçemez ah içemez

İçmesini bilmez yavrum gülüm katina’m

Ver içeyim, ver içeyim.

Katina’nın koynunda (yatağında) aşkı

Sevemez ah sevemez

Sevmesini bilmez yavrum gülüm katina’m

Getir seveyim, getir seveyim

İlişkili İçerik
Oyunculuk Dünyası

Ayşe Direkoğlu ile “Oyunculuk Kariyeri Nasıl Başlar” Konulu Instagram Canlı Yayını

Pek çok popüler dizinin cast direktörlüğünü yapan eğitmenimiz, Ayşe Direkoğlu…
Devamını Oku
Oyunculuk DünyasıTiyatro Dünyası

Bir Demet Tiyatrodan Bir Demet Nostalji

8 Sezonluk bir tiyatro macerası. Unutulmaz karakterler, unutulmaz sahneleri ve tabii ki hep…
Devamını Oku
GenelOyunculuk Dünyası

Sonsuz Oda, Gazişehir Tiyatro Günleri'nde!

Gazişehir Tiyatro Günleri kapsamında gerçekleşen “Temel Oyunculuk Atölyesi” dersleri…
Devamını Oku

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir