Hollywood filmlerini eminim ki izlemeyen yoktur. Peki bu camianın en popüler klasiklerini biliyor musunuz? Sonsuz Oda Blog sayfasının bu yazısında siz değerli okuyucularımız için Hollywood dünyasındaki farklı türlerdeki 10 filmi derledik.
The Searchers (1956)
Alan Le May’in 1954 tarihli romanından uyarlanan The Searchers, 1956’da John Ford tarafından yönetildi. Başrolde John Wayne, kaçırılan yeğenini arayan bir iç savaş gazisi rolünde. Jeffrey Hunter, Vera Miles, Ward Bond ve Natalie Wood diğer önemli karakterleri canlandırıyor. Film, 1836’da Comanche savaşçıları tarafından bir kızın kaçırılması gibi gerçek bir olaydan ilham alıyor. Film, gösterime girdikten sonra eleştirmenlerden ılımlı tepkiler aldı ama şimdiye kadar yapılmış en büyük klasik Hollywood filmlerinden biri olarak kabul ediliyor. John Wayne’in filmdeki oyunculuk performansı onun en iyi performansı olarak kabul edilir.
Raging Bull (1980)
Dahi Martin Scorsese’nin yönettiği Raging Bull, İtalyan Amerikalı boksör Jake La Motta’nın 1980 biyografisidir. Siyah beyaz çekilen film, La Motta’nın “Raging Bull: My Story” adlı otobiyografisine dayanıyordu. Baş rolde Roberto De Niro’yu canlandırıyor ve bir dizi kendine zarar veren özelliğe sahip bir boksör. Joe Pesci ve Cathy Moriarty diğer önemli oyunculardır. Özellikle görsel tarzı ve ekrandaki şiddeti ile tanınır. De Niro’nun performansı ise diğer övgüler aldı ve bununla bir Oscar kazandı. Boks sonrası yıllarında La Motta’yı canlandırmak için 27 kilo aldı.
Silence of the Lambs (1991)
Silence of the Lambs, Akademi Ödüllerinin en popüler beşini aldı (En İyi Film, Yönetmen, Oyuncu, Oyuncu, Senaryo) kazanmak nadir görülen bir başarıdır. Jonathan Demme’nin yönettiği Kuzuların Sessizliği, bunu yapan sadece üç filmden biri. Anthony Hopkins ve Jodie Foster’ın oynadığı bu film, Thomas Harris’in romanından uyarlandı. Hopkins, başka bir seri katili yakalamak için Foster’ın canlandırdığı bir FBI ajanı tarafından danışılan psikiyatrist ve seri katil Hannibal Lecter’ı canlandırıyor. Hopkins’in filmdeki rolü tüm zamanların en büyük kötü karakteri olarak kabul ediliyor.
The Godfather (1972)
Francis Ford Coppola’nın bu efsanevi filmi kadar parodisini başka hiçbir film görmemiş olabilir. The Godfather, türünü en iyi tanımlayan çalışmalardan olabilir. Mario Puzo’nun aynı adlı romanından uyarlanan film ve iki devam filmi, Corleone ailesinin hikayesini belgeliyor. Marlon Brando’nun Don Vito Corleone canlandırması, gelmiş geçmiş en ikonik oyunculuk performanslarından biridir. Robert Duvall, James Caan ve Al Pacino oyuncu kadrosunun diğer önemli isimleridir.
Apocalypse Now (1979)
Joseph Conrad’ın Heart of Darkness romanından esinlenen ve Vietnam savaşı sırasında geçen Apocalypse Now, Francis Ford Coppola’nın destansı bir savaş filmidir. Filmde Martin Sheen, Marlon Brando, Robert Duvall, Harrison Ford ve Albert Hall gibi bir grup oyuncu kadrosu var. Dönek olan başka bir subayı öldürmekle görevlendirilen Amerikalı bir subay olan Yüzbaşı Benjamin Willard’ın hikayesini anlatıyor. Film, savaşın karanlık tarafının ve onun saçmalığının bir anlatmaktadır.
Casablanca (1942)
Michael Curtiz’in bir tiyatro oyununa dayanan yönetmenliğini yaptığı Casablanca, çoğu zaman Amerikalıların en sevilen romantik filmi olarak kabul ediliyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında ve Fas’ın Kazablanka kentinde geçen film, Humphrey Bogart, Ingrid Bergman ve Paul Henreid’in oynadığı, bir çift ve başka bir adamı içeren üçgen bir aşk hikayesidir. Casablanca, kazandığı 8 Oscar adaylığı arasından en iyi Film, Yönetmenlik ve Senaryo dalında üç ödül kazandı.
Psycho (1960)
Belki de gelmiş geçmiş en ünlü korku filmi olan Psycho, 1960 yılında efsanevi Alfred Hitchcock tarafından yönetildi. Filmin oynadığı tiyatro önündeki 5 km uzunluğundaki kuyruk, popülerliğinin bir kanıtıydı. Film, Robert Bloch’un romanından uyarlandı ve başrollerinde Anthony Perkins, Janet Leigh, Vera Miles ve John Gavin var. Filmdeki duş cinayeti sahnesi, sinema tarihinin en ünlü sahnelerinden biri ve hatta o günlerde insanlar arasında bir duş korkusu yarattı.
2001: A Space Odyssey (1968)
2001- A Space Odyssey, piyasaya sürüldüğü sırada bir mucize olarak tüm zamanların en büyük bilim kurgu filmlerinden biri olarak kabul ediliyor. Arthur C Clarke’ın kısa öyküsü “The Sentinel” e dayanan ve usta zanaatkar Stanley Kubrick tarafından yönetilen film, 33 yıl gelecekte geçiyor ve Jüpiter’e bir yolculuğu anlatıyor. Kubrick’in filmi yapmak için 4 yıllık bir hazırlığı vardı. Teknik başarılarının yanı sıra felsefi düşünceleriyle de dikkat çekiyor.
Modern Times (1936)
Charlie Chaplin tarafından üretilen ve yönetilen Modern Zamanlar, mizahla örtülü sanayileşmiş bir toplumun insanlık dışı yönünü tasvir ediyor. Chaplin’in son sessiz filmlerinden biridir. Film İtalya ve Japonya’da yasaklandı. Büyük Buhran sırasında geçen Chaplin, bir fabrika işçisi olarak ikonik Tramp görünümünde filmin baş karakterini canlandırıyor. Paulette Goddard, Henry Bergman ve Stanley Sandford başka önemli roller oynuyor.
Singin’ in the Rain (1952)
Gene Kelly ve Stanley Donen’in yönettiği, gelmiş geçmiş en büyük müzikallerden biri. Talkie’lerin ortaya çıkışı sırasında Hollywood’un kendisinin bir tasviri. Gene Kelly, filmde başrol oyuncusu Don Lockwood’u da canlandırıyor. Stardom ve profesyonel kıskançlık, başrollerde Donald O’Connor ve Debbie Reynolds’un da yer aldığı filmin ana temalarını oluşturuyor. Müzik, Nacio Brown tarafından bestelendi.
