Gelin bu yazımızda birlikte kitapların diziye uyarlanışlarını inceleyelim.
The 100 (2014–)
The 100, Kass Morgan tarafından yazılmış kıyamet sonrası draması bir seri, aynı isimle ekrana yansıyor. Dünyayı yok eden bir nükleer savaş sonrası insanlıktan kalan tek örneklerinin barındırıldığı uzay gemisinin dünyayı tekrar insanlarla doldurmak için 100 genç’ i dünyaya gönderir.
Yaklaşık 100 yıl önce nükleer savaş sonrası dünyadaki yaşamın sonlandığı düşünülmektedir, 12 farklı uzay istasyonunda savaştan kurtulmuş insanlar yaşar ve bu istasyonların kaynakları tükenmeye başlamıştır. Bu istasyonlar birleşme kararı alır ve ARK adında istasyon oluşturulur. Kaynak kıtlığından dolayı suç işleyenler suçun türüne bakmaksızın reşit olanların cezası uzaya fırlatılmaktır. Yeni yaşam kaynaklarına ihtiyaçları olan ARK ta yaşayanlar mahkumların dünyaya gönderilebileceğini düşünürler. Seçilen 100 genç suçlu, geçmişteki suçlarının affedilmesi taahhüdü ile, en son savaştan önce Weather dağının eteklerinde içinde bolca bozulmayan erzak olduğu düşünülen sığınağın yakınlarına gönderilmeleri amaçlanır. Bir uzay gemisi ile 100 genç planlanan yere gönderilmek üzere uzay gemisine bindirilip dünyaya gönderilir ancak planlanan rota doğru olmayınca dağın yakınına inemez. Yaşamak için mücadele etmeye başlarlar. Bir toplum kurmak için çabalayan gençlerin sorunları yalnızca açlık değil, savaştan sonra dünyada onca radyasyona rağmen yaşamayı başaran uzaydan gelenlerin dünyalı olarak adlandırdığı, kendilerine biçiciler diyen artık yamyama dönüşmüş dünyalılar ve dağ adamları ile mücadeleleri başlar…
The Strain (2014–2017)
Newyork’a iniş yapan ve hiçbir hayat belirtisi olmayan bir uçak. Bilinmezlikten kaynaklı korku ve yaptırımlar karantina vd. uçaktan kimsenin inmemesi saldırı veya salgın düşüncelerini oluşurken bir kaza sonucunda gizemli bir virüs salgınını araştırmak için Newyork’ ta yaşayan “Dr. Ephraim Goodweather” göreve çağırıldıktan sonra oluşan olaylar konu alınıyor.
Kitabın yazarı aynı zamanda yönetmen olan Guillermo del Toro yazdığı roman üçlemesini, yine kendisi dizi olarak ortaya koyuyor ve dizi olarak ekranlara geliyor.
Guillermo del Toro’ yu Pan’ ı El Laberinto del Fauno (Pan’ın Labirenti), Hellboy ve Pacific Rim, The Strain Filmlerinden de tanıyoruz. Kendisine has vampir teması ele alan yazar, Guillermo del Toro ilginç bir dizi ile okuyucu ve seyircisi ile buluşuyor.
Sherlock (2010–)
Londra’da 1800 lü yıllarda doğan bir karakter. “Sherlock Holmes” karakteri dünyanın en ünlü dedektif karakteri, Sir Arthur Conan Doyle tarafından kaleme alınmıştır. Sherlock Holmes’ u kimimiz romandan kimimiz Robert Downwy Jr. Çektiği filmi ile tanıyoruz.
Mükemmel tasarlanmış olan Sherlock Holmes’ u beyaz perdede uyarlamasından kitaptan aldığımız tadı alamamıştık.
2010 yılında Sherlock olarak ekranlara gelmeye başlayan modern bir uyarlama. Günümüz Londrasında bugünün şartları ile olayları çözüyor. Düşmanı Moriarty ve yine yanında Doktor Watson var. Adresi ise hala Baker Street. Söylediğimiz gibi olaylar günümüz şartlarında çözülüyor bu nedenle teknoloji uyarlamaya entegre olmuş durumda cep telefonları, mailler, mesajlar ancak Sherlock yine kendi tarzından vazgeçmiyor. 2010 yılında çekilmeye başlanan 2020 de hala devam etmekte olan dizi kısa sürede büyük bir kitleye hitap etti ve kitlesi her geçen gün artarak izlenmeye devam ediyor.
Büyük Küçük Yalanlar- Big Little Lies (2017–)
Avusturalyalı olan Liane Moriary çok satan Big Little Lies adlı romanından uyarlanan dizinin çekimleri 2017 yılında başlamıştır. İçeriği; Dışarıdan mükemmel olan hayatlara sahip gibi görünen 3 kadının, ana okuluna giden çocuklarının veli toplantısı esnasında oluşan, cinayet olayı üzerine yollarının kesişmesini ve bu cinayeti aydınlatmaya çalışmalarını konu alıyor.
Big Little Lies’ ın kadınları anlatan bir dizi olduğu, takıntılı, güçlü, saplantılı, dürüst, zayıf, oyunbaz oldukları gibi ama en az o kadar gerçek ve içsel kadınları. Bu kadınlar arasındaki karmaşık ilişkileri ekrana yansıtıyor.
Lucifer (2015–)
Lucifer konusu ile oldukça dikkat çeken bir yapım. Neil Gaiman’ ın “The Sandman” isimli çizgi romanında yardımcı karakterdi, ancak sonrasında kendi çizgi romanına kavuşmuştur. Bu çizgi romandan uyarlanan bir dizidir. David Bowie den ilham alınmış ve müziklerinin etkisi halen görülmektedir.
Romanlarda Lux isimli bir barı işletiyor olmasına rağmen dizi de, Los Angeles’ da polis için çalışıp suçluları yakalamaktadır. Bu adamın aslında yeryüzüne düşmüş bir melek olduğunu kimse bilmemektedir. Dizi farklı görüşlere sebep olmuştur, dizinin başrol oyuncusu olan Tom Ellis bir hiciv olduğunu düşünürken, bir kitle ise Hristiyanlık ve İncil için saygısızlık olduğunu ve yayınlanmaması gerektiğini savunuyor. Yayıncı kanala baskılar yapılıyordu hatta birkaç örgüt kanala yayından tamamen kaldırılması için dilekçeler vermiştir. Ancak dizi yayınlanmaya devam etmiştir. Tom Ellis dizide aynı isimli cehennemin eski lordu Lucifer’ı, Tricia Helfer Lucifer’in annesi Charlotte’u canlandırıyor.
American Gods (2017–)
Neil Gaiman’ın 2001 yılında yayımlanmış olan aynı isimli romanından uyarlanan ‘American Gods’ senaryosunu Neil Gaimen ve Bryan Fuller birlikte yazıyor. Hikaye Shadow’ un sırlarla dolu ve gizemli hayatını ele alıyor. Fantezi, drama dalında bir dizidir. Banka soygunu nedeni ile 3 yıl ceza çeken ve erken tahliye olduktan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını anlatıyor. Eski mitolojik tanrılar ve yeni dünyanın teknoloji, açgözlülük, uyuşturucu vb. ünlü kişilere tapılması sonucu tanrıların kızışması ve anlaşmazlıklarının öyküsü ele alınıyor. Shadow cezasını tamamladıktan sonra eşi Laura ile birlikte sakin bir yaşam sürme hayalleri kurarken, Laura’ nın bir kaza da hayatını kayttiği haberini alır. Shadoe Cenazeye gitmek için bindiği uçakta Çarşamba adında yaşlı bir adamla tanışır. Tanıştığı Çarşamba isimli yaşlı ve düzgün giyiml adam, Shadow’ un hayatı ve kendisi hakkında bilmediği şeyler anlatır. Shadow’ u Amerika’nın ruhunu ele geçirmek üzere büyük bir savaş çıkacağını ve yaklaşan fırtınaya karşı uyarır.
