Sinema Haberleri

DİRİLİŞ-THE REVENANT

Yüzyıl Amerika sınırında yaşanan destansı hayatta kalma mücadelesini konu alan Diriliş, seyirciyi 1823 Amerika’sının benzersiz güzelliğine, gizemine ve tehlikesine çekiyor. … Michael Punke’ın kaleme aldığı The Revenant: A Novel Of Revenge kitabından beyazperdeye uyarlanan filmin başrolü ise Leonardo DiCaprio.

Diriliş Film Konusu

İskoç kökenli bir avcı olan Hugh Glass (Leonardo DiCaprio) bugün Dakota adıyla bilinen bölgede gerçekleştirilen bir av gezisinde bir ayının saldırısına uğrayarak ölümcül bir şekilde yaralanır. Hayatta kalma umudu çok zayıf olan Glass, ekipte yer alan John Fitzgerald (Tom Hardy) tarafından vahşi doğada ölüme terkedilir, oğlu da öldürülür. Müthiş bir dayanma gücüyle hayatta kalmayı başaran Glass, oğlunu öldüren Fitzgerald’dan intikamını alabilmek için zorlu bir yolculuğa başlar.

Diriliş (özgün ismiyle The Revenant), Alejandro G. Iñárritu’nun yönettiği, 2016 yılında gösterime giren biyografik western gerilim filmi. Senaryo Michael Punke’nin 2002’de yayınlanan aynı adlı romanından uyarlanarak Iñárritu ve Mark L. Smith tarafından yazıldı. Filmde sınır sakini Hugh Glass’ın (1780–1833) hayatından esinlenildi. Filmin oyuncu kadrosunda Leonardo DiCaprio, Tom Hardy, Will Poulter ve Domhnall Gleeson yer almaktadır.

Yapım süreci 2001’in ağustos ayında Akiva Goldsman’ın filmin yapımı amacıyla Punke’nin el yazması metnini almasıyla başladı. Filmi aslen Park Chan-wook’un yönetmesi ve Samuel L. Jackson’ın baş rolü oynaması ayarlansa da sonra John Hillcoat ve Christian Bale ile görüşmeler yapıldı. Fakat iki yönetmen de projeyi bıraktı ve Iñárritu, Ağustos 2011’de yönetmen olarak imzayı attı. Nisan 2014’te yapımda gerekli birkaç gecikmeden sonra yönetmen çalışmalara başlanılmasını ve DiCaprio’nun baş rolde oynamasını onayladı. Temel çekimler Ekim 2014’te başladı ve Ağustos 2015’te sonra erdi. Film ABD’de 25 Aralık’ta sınırlı sayıda, 8 Ocak 2016’da kapsamlı olarak sinemalardaki yerini aldı.

88. Akademi Ödülleri’nde 12 adaylıkla en fazla adaylık elde eden film olan Diriliş, bu adaylıklardan En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Yönetmen ve En İyi Görüntü Yönetmeni ödüllerini kazandı. 73. Altın Küre Ödülleri’nde kazandığı Drama Dalında En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Erkek Oyuncu ödülleriyle en fazla ödül kazanan film olurken, 69. BAFTA Ödülleri’nde kazandığı 5 ödülle yine en fazla ödül kazanan film oldu

Diriliş Filmi Oyuncuları

Leonardo DiCaprio, Hugh Glass, 1820’lerde ayı saldırısından sonra gezgin arkadaşları tarafından ölüme terk edilen ve intikam arayışı içinde olan sınır sakini.

Tom Hardy, John Fitzgerald, borçlarından kaçan kürk avcısı ve katil.

Domhnall Gleeson, Andrew Henry

Will Poulter, Jim Bridger

Lukas Haas

Kristoffer Joner, Murphy

Brad Carter, Johnnie

Revenant gerek başrolü gerek yönetmeni olsun şüphesiz ki son zamanlarda seyirciyi fazlasıyla beklentiye sokan filmlerden. Biz de Sanat Karavanı olarak Oscar yaklaşırken böyle bir filmi atlamanın yakışık almayacağını düşündük ve film hakkında ufak bir analiz yazmaya karar verdik. Bu yazı çoğunlukla şahsi görüşler içermekle beraber spoiler barındırmaktadır.

Film 1820’lerde geçmektedir. Hugh Glass oğlu ile yaşamakta olan bir sınır sakinidir. Kızılderili olan eşini kaybetmiştir ve oğlu Hawk etnik kimliği yüzünden çeşitli sıkıntılar ile karşı karşıya gelmektedir. Kürk ticareti için çıkmış oldukları bir seferde ekipleri Kızılderililer tarafından saldırıya uğrar. Ekibin büyük bir kısmının yaşamını yitirmesi ile beraber maddi olarak da ciddi bir kayıp verirler. Bu esnada Hugh Glass bir ayı tarafından saldırıya uğrar ve ciddi bir şekilde yaralanır. Glass’ın geçici olarak hareket kabiliyetini yitirmiş bedeni ekibi yavaşlatmaktadır. Bu yüzden oğlu Hawk, Bridger ve John Fitzgerald arkadan gelip Glass’ı taşımaya gönüllü olurlar. Fitzgerald için gönüllü kelimesini kullanmak pek doğru değil zira kendisi bunu, Glass’a göz kulak olması karşılığı yüzbaşı tarafından teklif edilen parayı alıp kaybettiği kürklerin zararını kapatmak adına yapmaktadır.

Glass’ın ölmek üzere olduğu aşikardır bu sebeple Fitzgerald’ın kendisini öldürmesini kabul eder. Fakat olaya şahit olan Hawk bunu engellemeye çalışırken Fitzgerald tarafından katledilir. Akabinde Glass’ı ölüme terk eden Fitzgerald, Bridger ile yoluna devam eder ancak bu işten paçayı sıyırmak o kadar kolay değildir. Zira Glass oğlunun intikamını almak için zorlu bir yaşam mücadelesini çoktan göze almıştır.

Tamamen bilgisayar ortamında yaratılmış olduğunu göz önünde bulundurursak DiCaprio’nun ayı ile boğuşma sahnesi oldukça dikkat çekici. Film süresince pek fazla repliği olduğunu söyleyemeyeceğimiz ünlü oyuncunun yüz ifadelerini kullanma becerisi etkiyi arttırmaktadır. Oğlunun katline şahit olduğu sahnedeki performansı muazzam. Fakat naçizane görüşümüz Hugh Glass karakterine derinlik katılıp Leonardo DiCaprio’ya biraz daha şans tanınabilirdi. Bu sebeple son zamanlarda internetin kendisine getirmiş olduğu normalin üstündeki popülarite sebebiyle DiCaprio’nun bu filmde inanılmaz ötesi bir oyunculuğa imza attığını söylemek abartı olur. Filmdeki en önemli sorunlardan biri Iñárritu’nun kendinden beklenenin aksine karakterlerin üzerinde çok durmamış olması.

Örneğin yüzbaşı Andrew Henry’nin ekibin hayatı pahasına Glass’ı hayatta tutma çabasının sebebi nedir? Glass ile ölen eşinin hayatı hakkında biraz daha bilgi sahibi olmak isteyen seyirci neden bundan mahrum bırakıldı? Hawk’ın ölümünün akabinde (flashbackler dışında) Glass’ın yerliler ile olan ilişkisi üzerinde neredeyse hiç durulmadı. Bu durum senaryodaki etnik sorunların arka planda kalmasına sebep oldu. Anlayacağınız The Revenant, ortada baba oğul ilişkisi gibi güçlü bir konu olsa da izleyiciye beklenilen duygu yoğunluğunu yaşatmakta pek başarılı olamadı.

Tom Hardy’nın canlandırdığı Fitzgerald karakteri sığ özelliklere sahip olsa da anlatım açısından iyi işlenmiş bir karakterdi. Bunda karakterin stereotipleşmiş özellikler barındırmasının etkisi olsa da Tom Hardy’nin etkileyici bir oyunculuk sergilediği yadsınamaz bir gerçek. Aslında The Revenant’ın “kötü adamdan alınan intikam” dışında çok daha derin bir konusu var. The Revenant, iki hayatta kalma içgüdüsünün bu amaç uğruna çarpışmasını ele alıyor. Zira yapmış oldukları ticaretten payını alıp satın alacağı ev ile azami bir refaha ulaşmayı amaçlayan Fitzgerald’ın Glass’ın ölümünü arzulaması, hayatta kalma iç güdüsünün bir ürünü.

Kızılderililer, yaşam alanları ve geçim kaynaklarının koloniciler tarafından gasp edildiğini düşünüyorlar. Fitzgerald, ulaşmak istediği azami refahın kaynağı olduğunu düşündüğü postların Kızılderililer tarafından çalındığına inanıyor. Glass’ın oğlu ise Fitzgerald tarafından kendisinden koparılmış durumda. Anlayacağınız filmdeki tüm karakterler kendilerinden alınanı geri almak üzere bir kısır döngü halindeler.

Filmde dikkat edilmesi gereken sahnelerden biri Fitzgerald ve Bridger’la, Glass ile yüzbaşının ateşin etrafındaki diyalogları zira iki sahnede de “öldürme eyleminin uygun bir şekilde gerçekleştirilmesi” konusunda benzer noktalara değiniliyor.

Sahnelerin içermekte olduğu şiddet yoruma açık. Bu izleyiciden izleyiciye değişkenlik gösterecek bir durum. Innaritu’nun bu konuda kurduğu denge oldukça başarılı. Filmde iğrenme ibaresi gösterdiğimiz bir sahneye rastlamadık. Lakin midesi hassas bünyeler DiCaprio’nun durmadan çiğ et tüketmesini pek hoş karşılamayabilirler. Özellikle de Glass’ın bir atın karnından, intikam yolunda ölümden korkmayan soğuk kanlı bir katil olarak yeniden doğuşu esnasındaki simgesel anlatım gerçekten çok güçlü.

The Revenant’ı sinema dışında bir yerde izlemenizi önermiyoruz zira bizce The Revenant’ın asıl yıldızı Leonardo DiCaprio değil, Emmanuel Lubezki! Filmdeki doğal ışık kullanımı meşhur görüntü yönetmeni Lubezki’nin daha önceden çekmiş olduğu The Tree of Life ile büyük benzerlik taşımakta. Özellikle de bu tarz filmlerde doğal ışık kullanımı oldukça maharet gerektiren bir seçim zira ışık sürekli değişmekte ve karelerin devamlılığını riske atmakta. Film Kanada’da oldukça zor şartlar altında çekilmiş olsa da Lubezki, The New World filmini çekerken sıcak hava ile verdikleri mücadelenin çok daha zor olduğunu söylüyor. Ayrıca Y Tu Mama Tambien filmi de Lubezki’nin doğal ışık kullanımı konusunda maharetlerini seyirciden esirgemediği filmler arasında.

Lubezki’nin dediğine göre filmde yapay ışığa bir tek kamp ateşinin olduğu sahnelerde başvurmuşlar zira rüzgar sebebiyle ateşin kontrolünü sağlamakta güçlük çekmişler. Filmde post prodüksiyonda yapılmış birkaç ışık numarası yok değil fakat “Eeeh o kadarı da olsun artık” diyor ve bu konuyu atlıyoruz.

Oscar ödüllerinin algoritması çok farklı. Malesef her sene sevdiğimiz oyuncu Oscar’ın sahibi olamayabiliyor. Oscar’ı alamayan oyuncu, seyirci tarafından benimsenmiş bir oyuncu ise diğer oyuncular ufak da olsa haksızlığa uğrayabiliyorlar. Örneğin 2014 yılında The Wolf of Wall Street’i beğenen izleyiciler DiCaprio’nun Oscar alamamasını çok eleştirdiler. Lakin o seneki Oscar sahibi Matthew McConaughey, Dallas Buyers Club’da oldukça iyi bir oyunculuk sergilemişti. Bu sebeple DiCaprio’nun Oscar’ı alamaması oldukça normal bir durum.

Malumunuz akademi soykırım, kızılderili, ırkçılık, siyahiler, hastalığın herhangi bir çeşidi ve lgbt üzerine yapılan filmleri görünce birden üniversitelerdeki bol keseden not dağıtan genel seçmeli ders hocalarına dönüveriyor. Ayrıca oyunculardaki yoğun kilo kaybı ve protez uzuv kullanımı gibi fiziksel değişime dair unsurlar, akademinin “Bir ödül vermeden yollamayız!” dediği konulardan. Bu sebeple DiCaprio’nun 2015’den önce Oscar’a en çok yaklaştığı senenin 1994 olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü kendisi What’s Eating Gilbert Grape’de otistik bir genci canlandırmaktaydı. Yine de DiCaprio severlere müjde, bu seneki rakiplerini de göz önünde bulunduracak olursak ünlü oyuncunun bu seneki Oscar’ın sahibi olması muhtemel!

En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, En İyi Film vesaire vesaire… Bunlar hepimizin haberdar olmaktan keyif aldığı kategoriler. Bu sebeple çoğunlukla bu ödüller iki sene üst üste aynı kişiye verilmiyor. Örneğin Eddie Redmayne geçen sene En İyi Erkek Oyuncu ödülünü almamış olsaydı bu sene DiCaprio’nun şansı oldukça düşük olacaktı. Fakat geçen sene Birdman ile Oscar’ı kazanan Innaritu bu sene The Revenant ile bir istisna olur mu olmaz mı bu konu hakkında sağlıklı bir fikir yürütemiyoruz.

Oscar’ın seyircinin dikkatinden uzak dalları genelde üstte saydıklarıma nazaran daha adil oluyorlar. Örneğin Emmanuel Lubezki son iki senedir En İyi Görüntü Yönetmeni ödülünü kimselere kaptırmadı. Umuyoruz ki bu sene kendisi üst üste üçüncü defa Oscar’ın sahibi olacak. Son olarak sizi The Petrick adındaki vimeo hesabının sahibinin hazırlamış olduğu, Tarkovsky filmleri ile The Revenant arasındaki benzerlikleri karşılaştıran müthiş bir video ile baş başa bırakıyoruz.

İlişkili İçerik
Sinema Haberleri

Bradley Cooper'ın başrolünde yer aldığı ve yönettiği Maestro'dan ilk görseller yayınlandı

A star is a born ile ilk yönetmenlik deneyimine imza atan Bradley Cooper, yeni filmi Maestro ile…
Devamını Oku
Sinema Haberleri

Ata Demirer'in yeni filmi Bursa Bülbülü'nün çekimleri başladı

Ata Demirer’in senaryosunu kaleme alıp başrolünde yer alacağı Bursa Bülbülü’nün…
Devamını Oku
Sinema Haberleri

Idris Elba'lı Beast Filmi Geliyor!

Ünlü oyuncu Idris Elba’nın başrolünde yer aldığı, Güney Afrika savanalarında bir…
Devamını Oku

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir